بَاب إِذَا
لَمْ
يَخْرُجْ
الْإِمَامُ
لِلْعِيدِ
مِنْ
يَوْمِهِ
يَخْرُجُ
مِنْ الْغَدِ
246-249. İmam Bayram
Günü Namaza Çıkmamışsa Ertesi Günü Çıkar
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ عَنْ
جَعْفَرِ
بْنِ أَبِي
وَحْشِيَّةَ
عَنْ أَبِي
عُمَيْرِ
بْنِ أَنَسٍ
عَنْ عُمُومَةٍ
لَهُ مِنْ
أَصْحَابِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّ رَكْبًا
جَاءُوا
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَشْهَدُونَ
أَنَّهُمْ
رَأَوْا
الْهِلَالَ
بِالْأَمْسِ
فَأَمَرَهُمْ
أَنْ
يُفْطِرُوا
وَإِذَا
أَصْبَحُوا
أَنْ يَغْدُوا
إِلَى
مُصَلَّاهُمْ
Ebû Umeyr b. Enes,
ashabtan olan amcalarından rivayet ettiğine göre; bir grub Resûlullah
(s.a.v.)’e bir gün evvel hilâli gördüklerine şahitlik etmeye geldiler. Bunun
üzerine Hz. Nebi onlara oruçlarını açmalarını sabah olunca da musallaya
gelmelerini emretti.
İzah:
Nesâî, iydeyn; İbn
Mâce, siyam; Ahmed b. Hanbel, V, 57, 58.
Ravi Ebû Umeyr, Enes b.
Mâlik'in oğlu Abdullah'tır. Bu hadisin leh ve aleyhine konuşulmuştur:
Şevkânî, hadise
İbnu's-Seken, İbn Hazm, Hattâbî ve İbn Hacer'in "sahih” dediklerini
söyler.
Nevevî, Hulâsa'da;
"Bu sahih bir hadistir.Ebû Umeyr'in amcaları sahâbidir. Bu bakımdan
kendilerinin bilinmemesi onun sıhhatine mani değildir. Çünkü bütün sahâbiler
âdildirler. Ebû Umeyr'in adı, Abdullah'tır" der.
İbn Abdilber, "Ebu
Umeyr meçhuldür" derken, Hafız Zehebî, "Onun hadisine sahih diyenler,
onu tanıyorlar demektir" ifâdesini kullanmıştır.
Zeylaî de İbn Kattân'ın
bu hadise ihtiyatla bakılması gerektiği görüşünde olduğunu nakleder.
Hadisten anladığımıza
göre Ramazan ayının otuzuncu günü on kişiden daha kalabalık bir grub on kişiden
fazla topluluk demektir), Resûlullah'ın huzuruna gelerek hilâli gördüklerini
söylediler. O gün Medine'de hava kapalı olduğu için, orada hilâl görülmemiş ve
müslümanlar oruç tutmuşlardı. Efendimiz, kendisine gelen haber üzerine cemaate
orucu açmalarını ve ertesi günü sabahleyin bayram namazı için musallaya
gelmelerini emretti. Haber öğleden sonra geldiği için Efendimiz namazı aynı
günde kılmamış, ertesi güne bırakmıştır. İbn Mâce'nin de yine Ebû Umeyr'den
yaptığı rivayet bu mânâyı daha açık olarak ifade etmektedir.
Hadis-i Şerif, bayramın
birinci günü bir özürden ötürü namaz kılınmamışsa ikinci günü zevalden önce
kılınmasının gerekliliğine delildir. Şevkânî'nin bildirdiğine göre, bu Ebû
Hanife ve talebelerinin Evzaî, Sevrî, Ahmed, İshâk, Kasım ve Müeyyed-billah'ın
görüşüdür. Namazın ilk günde kılına-mamasına sebeb olan özrün, hilâlin çıkışım
bilememe veya başka bir şey olması arasında fark yoktur.
Şâfiîlere göre otuzuncu
gün öğleden önce hilâlin görüldüğüne şahitlik yapılırsa, oruç açılır ve bayram
namazı kılınır. Haber öğleden sonra gelirse, yine oruç açılır ve namaz kaza
edilir. Çünkü bunlara göre, vakti belli olan sünnetlerin kazası da sünnettir.
Mâlik ve Ebû Sevr'e
göre namaz birinci bayram günü zevalden önce kıhnmanıışsa artık ne aynı gün
öğleden sonra ne de ertesi günü kaza edilmez. Çünkü bu namaz, belirli bir
vaktin ibâdetidir. Başka zamanda ifâ edilemez. Aynı görüşü Hattâbî, İmam
Şafiî'den de rivayet etmiştir.
Yine Hattâbî esah olan
görüşün öncekilerin mezhebi olduğunu söyleyerek, "Resûlullah'ın sünnet-i
seniyyesi uyulmaya daha evlâdır. Ebû Umeyr'-in hadisi sahihdir. Öyleyse ona
dönmek vacibtir" demiştir.
Yukarıda Şevkânî'den
naklen İmam-ı A'zam ve talebelerinin, ertesi günü kaza edilmesi konusunda
müttefik olduklarını söylemiştik. Tahâvî ise, ertesi gün kaza edileceği
görüşünün, Ebû Yûsuf'a ait olduğunu İmam-ı Azam'a göre ne aynı gün ne de ertesi
gün kazanın meşru olmadığını söyler. Ancak böyle bile olsa Hanefi mezhebinde
fetva bir özre binaen ramazan bayramında namazın ertesi günü kurban bayramında
ise ikinci ve üçüncü günü kılınabileceği şeklindedir. Bu günlerden daha sonraya
bırakılamaz.[Fetevây-ı Hindiye, 1 151-152.]